- Basın Bildirileri
FUEN Başkanı Strasburg'ta yaptığı açıklamada ''Avrupa Konseyi yasal enstrümanlarının kanunlaşmasını takib eden 20 yıl sonra, her iki enstrümanın azınlıklara kendi haklarından faydalanma imkanının ve çerçeve anlaşmasında tanımlanan özgürlüklerin sağlanması gibi asıl amaçlarına henüz ulaşamadığını artık samimi olarak itiraf etmek mecburiyetindeyiz'' dedi. Adıgeçen, ulusal azınlık haklarının korunmasına ilişkin çerçeve anlaşması ile, azınlık ve bölgesel diller Avrupa Şartnamesinin 20 yıllık varoluşu münasebetiyle orada yapılan konferansa katıldı.
Adıgeçenin düşüncesine göre; bir çok devletin her iki anlaşmayı hala onaylamamış ve imzalamamış olması çok üzüntü vericidir. Doğrusuna bakıldığında, bu anlaşmaları imzalamış veya onaylamış olmalarına rağmen bir kaç ülke kendilerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için gereken her şeyi hala yapmamıştır. Lorant Vincze burada, sadece her iki enstrümanın tatbikatına ilişkin ülkeler raporunun sunumunu yıllardır geciktirmekle kalmayıp, kendi danışma kurulunu ''mantıksız yaklaşımı'' nedeniyle keskin bir dille eleştiren kendi ülkesi Romanya'yı örnek olarak gösterdi.
FUEN Başkanı sözlerine devamla '' Eğer üye ülkelerin tümü bu konuyla ilgili ev ödevlerini iyi yaptıklarını ve ulusal azınlıkların yaşadıkları devlet topraklarındaki sorunlarının örnek teşkil edecek şekilde ele alındığını teyid ederken, ilgili azınlık temsilcileri bunun tam aksini iddia ediyorlarsa, o halde bu durum en mutedil şekliyle söylemek gerekirse, problemli demektir. Bu da, ileriye doğru bir adım atılması, sorunların ele alınması ve çözümlerin sunulması için bir diyaloğun, işbirliğinin ve buna istekliliğin eksik olduğu anlamına gelmektedir. İşte bu hal, her iki yasal enstrümanın tatbik sahasını sekteye uğratmaktadır''. dedi.
Kendisinden önce söz alan Romanya Dışişleri Bakanlığı temsilcisinin yaptığı konuşmaya cevaben Başkan Vincze '' Azınlık haklarından sanki katkısal bir insan hakkıymış gibi söz etmek, azınlıkların korunmasının varlığını inkar etmek demektir. Azınlık hakları insan haklarının bir parçasıdır. İnsanın ana dilini açıkça kullanmasında eşit hakka sahip olması, ana dilde meslek eğitimi yapması veya kültürümüzün muhafaza edilmesinde gereken araçlara haiz olması birer imtiyaz değildir'' ifadesini de sözlerini ekledi.
Lorant Vincze FUEN'in buna ilişkin önerilerini sundu ve Azınlıklar Çatı Kuruluşu Birliğinin düşüncesine göre, ülkeler bazında kanunlar açısından farklı uygulamaların bulunması durumunda, ulusal kanun yapıcı ile birlikte, devletler tarafından kabul edilmiş hükümlere ilişkin bir mutabakat testinin yapılmasının zorunlu olduğuna değindi.
FUEN kuruluşu, ulusal azınlıklar ve sivil toplumun yasal enstrümanların uygulamasına ilişkin hazırlık, gözlemleme ve öneri safhalarında üye ülkelerin ve sekreterya temsilcileri ile eşit rol oynaması gerektiği görüşündedir. Acil sorunların üç yıldan daha sık sürelerde ortaya çıkması nedeniyle, azınlık organizasyonları için öngörülen üç yıllık rapor verme sistemi de FUEN'e göre uygun değildir. Anılan çatı kuruluşu, azınlık temsilcilerine, enstrümanların uygulanmasına ilişik spesifik şikayetlerini ve düşüncelerini intikal ettirme ve danışma komitelerinden buna dair cevap alabilme imkanının verilmesini önermiştir.
FUEN Kuruluşu, bazı üye ülkelerin dil şartnamesinin uygulanmasını abartılmış bir bürokrasi ve yüksek masraflarla bir tuttukları endişesini taşımaktadır. Azınlık dillerinin muhafazası ne lüks ne de yük olmayıp, bilakis bir hak olması asabiyle, bu yaklaşımın reddedilmesi gerekmektedir.
Lorant Vincze sonuç itibariyle, çoğulculuk, entegratif toplumlar, çeşitliliğin tesisi ve yeni azınlıkların kabullenilmesinin her ne kadar giderek artış gösteren önemli sorunlar olmasına rağmen, dil şartnamesi veya çerçeve anlaşmasının bu yeni ve çok farklı olan alanları da ele almasını bekleyemeyeceğimize işaret etti ve bu nedenle anılan amaca ulaşma konusunda yeni enstrümanların ve ve imkanların geliştirilmesinin zorunlu olduğunu belirtti. Strasburg'ta ECMİ direktörü Tove Maloy tarafından modere edilen ve ELEN, NPLD ve Minority Rights Group gibi katılımcıların iştirakiyle gerçekleştirilen paneldeki konuşmasını Lorant Vincze ''Geleneksel azınlıklar önceden olduğu gibi şimdi de asimile edilme baskısı ve demografik çöküşe maruzdurlar. Bu da onların durumunu özel kılmakta ve keyfiyetin sadece bir çeşitlilik sorunu olmaktan ziyade, temel bir hak olarak ele alınmasını gerekli kılmaktadır'' sözleriyle bitirdi.